25 Temmuz 2014 Cuma

Futbolda Aerobik antrenman çeşitleri





Normale dönme antrenmanı (rejenarasyon)

Amacı: Maç veya yoğun bir antrenman sonrası normale dönme (toparlanma)yeteneğini arttırmak



Futboldaki uygulaması:



Maç veya yoğun bir antrenamn sonrasında bağ dokusunda ve kas fibrillerinde küçük kopmalar (mikro yaralanmalar) kas hücrelerinde ölümler olabiir,bu zarar meydana geldikten sonra kaslar katı ver sert olur ve performansı azalır. Bu durum enerji depolarının tekrar doldurulma yeteneğine engel olur.

Normale dönme antrenmanı,düşük yoğunlukta yapılan bir fiziksel aktivitedir. Bu çeşit antrenman kasın daha etkili olarak toparlanmasına yardımcı olur, gördüğü zararı ve kas ağrılarını azaltır. Bu tür antrenman psikolojik bakımdan da faydalıdır ve zihinsel olarak rahatlama sağlar. Normale antrenmanında fizikel temasdan kaçınılmalı ve kas ağrısı yaratmayacak driller kullanılmalıdr. Antrenmanın süresi ortalam 40 dakika kadar olamalıdır. Topsuz veya topla yapılabilir.Eğğer topla yapılacaksa ikili mücadelelerden sakınılmalıdır.Antrenman akıcı bir şekilde düzenmeli ve nabız ortalaması  130 olmalıdır.

FUTBOL VE DAYANIKLILIK ÜZERİNE

Uzun süreli spor çalışmaları sırasında, organizmanın yorulmaya karşı gösterdiği yüksek direnç yeteneğidir. Dayanıklılık aerob ve anaerob olarak ikiye ayrılır. Aerobik Dayanıklılık Organizmanın egzersiz esnasında oksijen borçlanmasına girmeden uzun süre oksijenli ortamda egzersizi devam ettirebilme kapasitesidir. Aerob Enerji Oluşumu İnsanlar ağız ve burun yoluyla içinde oksijen bulunan havayı soluk borusundan akciğerlerine çekerler. Soluk borusu ilk önce ikiye,sonra da şehrin su şebekesi gibi pek çok kanala ayrılır.Kanalların ucunda,adına alveol denilen,üzüm salkımı gibi kesecikler vardır. Oksijen kesecik çeperlerinden kana geçer. Kan kalp pompalaması ile adalelere ulaşır.Adalelerde aldığımız gıdalar elde ettiğimiz enerji maddeleri oksijenle yanar.Ve bu olaydan üç çeşit çıktı meydana gelir : 1) Kullanılacak enerji açığa çıkar. 2)Su ayrışır ve organizmadan dışarı atılır. 3)Artık madde olan (CO2)karbon di oksit,yine kalbin pompalaması ile akçiğerlere gelir ve “nefes verme” dediğimiz yolla dışarıya atılır… İŞTE AEROP(OKSİJENLİ) ORTAMDA ENERJİ ÜRETİMİ BÖYLE SAĞLANIR. Anaerobik Dayanıklılık Yoğun tempoda yapılan aktivitelerde enerji gereksiniminin oksijensiz yoldan karşılanması durumudur. Anaerob (Oksijensiz) Enerj Oluşumu Aerobik bölümde ve soldaki resimde bir kere daha çizimlediğimiz gibi, biz,uyumaktan,rahatça nefes alıp verebildiğimiz koşulara kadar hareketlerimizin çok büyük bir bölümünü “aerop” ortamda yaparız. Ancak insan organizmasının harika bir yönü daha vardır.İnsan,belirli bir süre,oksijen almadan da iş yapar. Tıpkı üçüncü kata süratle çıkarken hepimizin yaşadığı gibi… Merdivenleri süratle çıkarken yeterli nefesi,yani oksijeni alamayız.Ama geldiğimiz katın sahanlığında derin derin soluklanırız. İşte nefes alamadığımız dönemde borçlandığımız oksijeni derin nefeslerle telafi eder,yani borcumuzu öderiz…İşte bu yolla elde edilen enerji oluşumuna da ANAEROBİK adı verilir. Bu aktivite sırasında enerji açığa çıkarken,adına LAKTİK ASİT denilen artık madde de kana karışır.

 BİR FUTBOLCU İÇİN “İDEAL” OLAN HEM AEROBİK,HEM DE ANAEROBİK ORTAMDA ELVERDİĞİ KADAR YÜKSEK ENERJİ ELDE EDEBİLİYOR OLMAKTIR.BUNUN BİR BAŞKA ANLATIMI,ÜST DÜZEYDE “DAYANIKLIK” SINIRINA ERİŞEBİLMEKTİR

FUTBOLDA VERİM DÜZEYİ

Futbolda günler, haftalar, aylar ve bazen yıllar süren çalışmaların temel amacı: futbolcunun sahip olduğu sporsal verim düzeyini geliştirmek, bu düzeyin devamını sağlamak ve maç sırasında en üst düzeyde bu verimini ortaya koyabilmesini sağlamaktır. Bireysel sporlarda (güreş, halter, yüzme vb.) sporsal verimi belirleyen etkenlerin düzeylerini belirlemek ve buradan hareketle başarıya giden yolda, örneğin antrenman yönlendirme, teknik, taktik, motorik özelliklerle ilgili önlemleri alma ve uygulama takım sporlarına göre daha az sorunlu ve kolay olabilmektedir.

SOLUNUM GÜÇLENDİRME

NEFES KONTROLÜ

Nefes meditasyonunda, nefes verilirken bazı teknikler uygulanarak karbondioksitin tümüyle atılması sağlanır. Bu uygulamada nefes kontrol sistemi ile beden ve zihin denetlenir.
Nefes kontrol edilebilirse, bu teknik kullanılarak zihin de denetim altına girebilir (zihin kontrolü). Nefes kontrol edilebilirse, beden içindeki enerji akışı da yönlendirilebilir. Nefes kontrol altına alındığı durumda zihin tamamen nefese yönlendirilir. Böylece odaklanma güçlenir. Nefes egzersizi, oksijen alımını yükselterek kan dolaşım sistemini temizler.
Nefes kontrolü sırasında, zihin solunuma odaklanır. Bu şekilde zihnin boşaltılması ile ciğerlerin boşaltılması arasındaki tam senkronizasyon, derin düşünce sağlamada çok büyük yarar sağlayacaktır.
Solunumun yavaş ve yumuşak olması, kişiyi dengeli ve stabil bir sükunete götürür. Sürecin sonunda, solunum kendiliğinden yavaş, sessiz ve düzenli bir hale gelir, zihin sakinleşir.
Nefes hareketlerine başlamadan önce, yüz ve ağız bölgelerinde gerginliğin olmamasına dikkat edilmelidir. Dik oturuş nefes almayı kolaylaştırır ve beyine giden kan artar. Gergin olduğumuzda omuzlar içe bükülür, baş öne düşer, sırt kamburlaşır ve bu durum kan akışını sınırlandırır ve tam nefes almayı engeller.

Kalp Atımı Hızı ve Çalışmalarda Kullanımı


Öncelikle kalp atım hızını (nabzı) neden önemsiyoruz ona bakalım. Bunun için uzunca bir girişe ihtiyacımız olacak ama ben elimden geldiğince kısa tutmaya çalışacağım. Fitness seviyemizi artırmak için çalışma şeklimize karar verirken değiştirebileceğimiz sadece 4 şey var: tür, frekans, süre ve yoğunluk (intensity). Çalışma türü; koşu, yüzme, bisiklet veya yüzme-bisiklet-koşu üçlüsü gibi yaptığımız çalışmanın türünü ifade eder. Frekans, çalışmayı ne sıklıkla yapacağımızdır; örneğin haftada 5 gün. Süre, çalışmanın uzunluğudur; mesela 30 dakika. Frekans ve süre genelde çalışmanın hacmi olarak da dile getirilir. Biz koşucular da genelde hacimden konuşuruz; haftada 4 saat koşuyorum veya haftada 50 km koşuyorum gibi. Bu üç değişken anlaması, ölçmesi, bilmesi kolay değişkenlerden yoğunluk anlaşılması ve belirlemesi oldukça güç bir değişkendir. Kimi zaman bunu “hissedilen zorlanma” olarak dile getiririz. Bunun için standart 10′luk bir skala da vardır. Ancak kişiye göre çok değişken olabilecek bir şey olduğundan kullanımı çok da net olmaz. Bir başka yöntem “hız”dan konuşmak olabilir ama rüzgar, yolun eğimi veya başka nedenler bunu da standart olmaktan uzaklaştırır. “Üretilen güç” yoğunluğu gösterebilir ama ölçmesi zordur; bisikletçiler güç ölçerler kullanırlar ama bildiğim kadarıyla fiyatları oldukça yüksek. Laktat (lactate) birikmesi başka bir yoğunluk göstergesidir. Kaslar karbonhidratları yakarak enerji üretirler ve bu kimsayal reaksiyonun yan ürünü laktik asittir. Birikme arttıkça laktik asit kas hücresinden sızmaya hatta kana karışmaya başlar ve orada hidrojen iyonlarını salar. Aslında hepimizin zaman zaman zorlandığımızda hissettiğimiz kaslardaki yanma sıkça dile getirildiğinin aksine laktik asitten değil işte bu hidrojenden kaynaklanır. Kandaki laktik asit miktarını ölçmek o anda yapılan çalışmanın yoğunluğu hakkında çok net bilgiler verecektir ancak bu ölçüm de gerçekten herkes için uygulanabilir değildir (her ne kadar taşınabilir bazı aygıtlar üretildiyse de bana pek kullanışlı görünmüyor, size?). Son olarak elde kalan en standart ve en ölçülebilir olan nabızdır. Nabız, yapılan çalışmanın yoğunluğuna çok net bir şekilde doğrusal biçimde bağlıdır. Yani yoğunluk arttıkça, sporcu zorlandıkça, kaslarda o kadar fazla oksijene gereksinim doğar (tabii kastan uzaklaştırılması gereken çıktılar da o kadar artar). Tüm bu gereksinimleri karşılayan kalp de daha fazla çalışmaya başlar. (En kısa bu kadar girebildim konuya.) İşte bu yüzden, yani yaptığımız çalışmanın yoğunluğunu anlayabilmek için nabız konusuna kafa yorarız.

DAYANIKLILIK



  Uzun süreli sportif egzersizlerde yorgunluğa karşı koyabilme yeteneğine dayanıklılık denmektedir ve aynı zamanda dayanıklılık, belirli bir şiddetteki çalışmanın ortaya konacağı sürenin sınırlarını belirlemektedir. Dayanıklılık kavramı, sportif eylemin süresi, kalitesi ve ilgili kas gruplarınayapılan yüklenmenin kapsamına bağlı olarak çeşitli şekillerde incelenmektedir. Ancak pratikle tüm bu özelliklerin birbirinden soyutlanması pek mümkün olmadığı için, dayanıklılığın ortaya çıkışı kompleks ve kombineli olmaktadır. Dayanıklılık, genelde hem sportif oyunlarda hem de normal hayatta kişilerin yaşantılarını daha aktif hale getirme ve toplum dinamizmini sağlamak için gereksinim duydukları temel motorsal özelliklerden biri olup sporculardaki kondisyonun önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu nedenle dayanıklılık, bütün sporlar için gerekli bir ana motorsal özelliktir.

Dayanıklılık, organizmanın belirli istekler ve yüklenmeler altında çeşitli şekillerde çalıştırılmasının sonucudur. Bu durum kendisini bir taraftan yorgunluğa karşı uzun süreli yük altında direnç yetisinde, diğer taraftan yüklenme sonrası organizmanın çok çabuk normale dönme yetisi ile kendini göstermektedir. Genel anlamda dayanıklılık kalp-dolaşım-solunum ve sinir sistemlerine, organların performans yeteneğine ve hareket koordinasyonuna bağlıdır. Ayrıca dayanıklılık kas fibrillerindeki devamlı kas kasılmasının başarısını göstermektedir. Devamlı kas kasılması sonucu ile devamlı enerji oluşmakta ve kas fibrilleri aerobik kapasiteye uygun bir biçimde artış göstermektedir. Devamlı kasılan kaslar aerobik enzimleri ve mitodondriayı artırarak oksijen ihtiyacını karşılamakta ve dayanıklılığı geliştirmektedir.