5 Ocak 2013 Cumartesi

Jose Mourinho ve Futbol



Geleceğin Futbolu: Bukalemun Futbol
Futbol dünyasına 2000’lerin başıyla beraber yerleşen Makyavelist bir futbol anlayışı var. Mucidi Jose Mourinho’nun gittiği her takımda başarılı olmasını sağlayan bir felsefe.

Futbol tarihinde dünya futbolunu etkileyen bir çok takım vardır, ancak bütünüyle köklü devrimlere yol açan bir elin parmaklarını geçmeyecek anlayış vardır. Catenaccio’dan Total Futbol’a, WM’den Sosyalist Futbol’a, bu akımlar sürekli değişim göstermiş, dünya futbol sahnesinde hanedanlıkların, dominasyonların gelip geçmesine sebebiyet vermiştir. 1950-1956 yılları arasında 6 yıllık bir Şampiyonlar Ligi hanedanı kuran Real Madrid, George Best’li United, Cruyff’un Ajax ı, Üç Lalelerin sürüklediği AC Milan ve Messi’li Barcelona gibi. Futbol, sürekli değişim ve gelişim göstermiş, her süregelen yenilmez anlayış, en sonunda yeni bir akımın önünde diz çökmüştür.


Son 15 yılda Avrupa’da futbol, önceki yıllara oranla çok daha radikal değişikliklere sahne oluyor. Hep daha hızlı, daha güçlü, daha teknik, daha kondisyonlu takımlar gelip geçiyor. Son 10 numara Zinedine Zidane’ın maestroluğunu yaptığı Real Madrid, Effenberg ‘li Bayern, 2003-2007 arasına ambargo koyan Seedorf-Pirlo-Gattuso-Kaka’lı Milan, Ronaldo’nun sürüklediği Manchester United ve Tiki Taka Barcelona. Her birinin Avrupa futboluna getirdiği farklı yorumlar, başarılarını taçlandıran birer yıldızdı adeta. Bütün bu yarışın ortasında kısa bir süre de olsa bir Türk takımının da parlaması, elbette ki Türk sporseverler için unutulmaz anlardı. 2000’in UEFA Şampiyonu Galatasaray, Fatih Terim’in “Kaos Futbolu” yorumu ile bir dönem Avrupa’da terör estirmişti.  Bugünlerde ise futbol, yepyeni bir anlayışla karşı karşıya, tam olarak ne olduğunu anlamak için çok eskilere 1970’li yıllara dönmemiz gerek.

Total futbol anlayışının ilk temsilcisi olan ‘70’lerin Hollanda’sını hepimiz biliriz. Her oyuncunun her mevkide oynayabildiği, pozisyonların kesin olmadığı son derece akışkan bir anlayıştır. Söz gelimi Johann Cruyff maçta 80 dakika sağ bek oynarken, son 10 dakikada forvete geçip maçı kurtarabilir bu sistemde. Alan savunmasının henüz oturmadığı yıllarda, savunma oyuncularının aynı anda hem alanlarını, hem de oyuncularını savunması gerektiği dönemlerde, aynı alanda 2-3 kişiyle yapılan pres ve hücum, Ajax’ta  ve Hollanda’da müthiş bir dominasyonu beraberinde getirdi.  Ancak bu sistem çok yönlü oyunculara ve Johann Cruyff gibi bir beyne ihtiyaç duyduğundan, fiziksel yönden zayıf kalan oyuncuların sert futbola direnememesi sebebiyle bir daha hiç bir takım tarafından uygulanamadı.  Bu anlayışa en yakın futbolu bugün FC Barcelona oynayabiliyor, bu da yaklaşık 20 yıllık bir emeğin ürünüdür.
Fizik + Kondisyon

“Bukalemun Futbol” fikri ise, takımı ikiye bölerek iki ayrı total futbol anlayışını birbiri ile senkronize etmeye dayanır.  Örneklerle açıklayalım geçen yılın şampiyonu İnter’in kadrosuna bakalım mesela;

Cesar

Maicon-Lucio-Samuel-Zanetti

Cambiasso-Sneijder-Muntari

Pandev-Milito-Etoo
Defanstaki 4 oyuncunun ana görevi savunma yapmak.  Tamamı fiziksel yönden çok güçlü, kondisyonlu, ikili mücadelede ayakta kalan, sezgi gücü yüksek ve yıkılmayan oyunculardan oluşmakta. Maicon’un sağ kanadı komple kullanan bir bek olması veya Lucio’nun teknik kapasitesi bu noktada artıdır ancak bu bölgenin görevi, genelde savunma yapmaktır. Elinizde Chivu,Thiago Motta, Cordoba, Materazzi gibi yarı sahanın gerisinde hemen her noktada üst düzey performans gösterebilen oyuncuların da olması, bu bölgede rotasyon yapmanızı da kolaylaştırmakta.
Orta sahada Cambiasso ve Muntari gibi kesici özelliği yüksek ve az da olsa top kullanabilme özelliği olan iki oyuncu görüyoruz.  Bu oyuncuların görevi, savunma yaparken defansın ani bir baskın yemesini engellemek ve atağı ilk dalgakıran olarak karşılamak. Hücumda ise takımın beyni olan Sneijder’e topu en kısa zamanda geçirerek takımı bir anda atağa kaldırmak. Cambiasso ve Muntari çok yüksek kondisyonlu oyuncular olduklarından, 90 dakika boyunca 60 metrelik alanda ileri-geri oynayabilen, ikili mücadeleden korkmayan ve yıkılmayan yapıya sahipler.

Oyun zekası + Top tekniği

Takım savunma halindeyken bu ikilinin arasında, hücum halindeyken önünde oynayan Sneijder, Pandev veya Stankovic ise bu sistemin kilit adamları. Çok yüksek top tekniğine sahip bu oyuncuların görevi, savunmada kazanılan topları en kısa zamanda ileri uca taşımak, görevi savunma olan geri dörtlüden topu en kısa sürede verimli bir şekilde uzaklaştırıp rakip sahada oyun kurmaktır. Bu genelde kanatlara atılan uzun toplar veya göbekte en fazla 5-6 kısa pas şeklinde oluyor. Kilit noktadaki oyuncuların hepsinin yüksek oyun zekâsı ve şut becerisi olduğundan ileride top kapma veya uzaktan şut ile de takıma katkısı olmakta. Tabi bu bölgedeki oyuncuların da hücum hattında her bölgede yüksek verimle oynayabilmesi büyük artıdır.

Savunma konusunda sadece alanlarını kontrol etmekle ve ceza paslarını kesmekle görevli olan ileri uç oyuncuları ise son derece hızlı ve ikili mücadelede ayakta kalan oyunculardan oluşmakta. Sağ ve sol kanatta oynayan oyuncuların ters ayakla içeriye kat etme becerisi, en ileri uçta oynayan oyuncunun patlayıcı özelliğe sahip, bitiricilik ve son vuruşlarda üst seviyede olması da bu sistemin gereksinimlerinden. Bu sayede savunmada kazanılan toplar çok hızlı bir şekilde hücuma çevrilebiliyor, rakip sahada hemen oyun kurulup gole gidilebiliyor. Aynı şekilde hücumdan savunmaya dönüş de bir o kadar seri oluyor.

Mourinho’nun kendi ağzından;

“Bu geçiş periyotları çok kısa sürer, aksiyonu tamamlamak için en fazla üç ya da dört saniyeniz vardır. Eğer yüksek kalitede oyunculara sahipseniz, hepsi aynı anda aynı şeyi düşünürlerse oyunda ve hareketlenmelerde duraksama olmaz. Sonuca ulaşırsınız. Maçlardaki belirleyici anlar, bu anlardır.”

Bu durumu bir örnekle gözümüzün önüne getirirsek; rakip takım pas yaparak sizin sahanıza doğru geliyor. Kendi sahanıza geçtikleri anda sert prese başlıyorsunuz. Orta sahadan sizin defansınızın önüne kadar gelmiş durumda. Burada, Milito orta göbeğin 1-2 metre gerisinde, ofsayttan kurtulmuş durumda. Eto’o ve Pandev ise alanlarını kapatarak rakip beklerin hücuma çıkmasını engelliyor, keza Sneijder de alanını kapatmış.

Onun dışındaki bütün oyuncular geride. Rakip pasları yaparken, Maicon geçiş pasını sezdi ve topu kesti. İnter tamamen kendi sahasına yerleşmiş durumda. Rakip üstlerine çökmüş haldeyken top İnter’de. Takım bir anda hücuma geçiyor, ileri uç oyuncuları bir anda ileriye doğru koşarken, top çok kısa süreli paslarla ön bölgeye getiriliyor. Patlama özelliği olan sağ ve sol hücumcu ile birlikte ileri çıkan Sneijder, yüksek oyun zekâsı ve pas yeteneği ile önce savunmacısını ekarte ediyor, sonra hemen oyunu kuruyor ve topu 3. bölgeye getiriyor. İlerideki bitiriciliği yüksek uç oyuncusu ve golcülük özelliği olan iki kanat oyuncusu ile atak sonlanıyor.

Burada kare kare bakarsak, özetle şu çıkar karşımıza. Topu kapana kadar tamamen savunmaya çekilmiş ama silahlarını da gizlemiş bir İnter var karşınızda. Top kazanıldığı anda ise atak başlıyor ve çok kısa sürede top rakip sahaya taşınıyor. İşte o geçiş anı, yani topun 3. bölgedeki Sneijder e ulaştırılması veya uzun topla Eto’o veya Pandev’e geçirilmesi, bu sistemde kilit nokta. Oyuncuların tamamı bu sistemi benimseyerek hücuma kalktıklarında, hücumda olan rakip bu ani geçişe tepki veremiyor veya verse bile geç kalmış oluyor.

Ustalık dönemi Real Madrid

Kontratak futboluna çok benzeyen bu anlayışın en önemli özelliği, kontratak gibi reaktif değil, pro-aktif bir anlayış olmasıdır. Çünkü topsuz oyun, rakibe yapılacak şarjlar ve baskı, top sizde olmasa da rakibin oyun anlayışına direk etki ettiği için, istediğiniz sonucu almanız için gereken şartları size sağlıyor. Mourinho, bu geçişler üzerine yıllardır kafa yoruyor ve İnter’de fenafillâh noktasına getirdiği bu anlayışı Porto ve Chelsea’de iken de uygulamaktaydı. Şimdi Real Madrid’de elinde dünyanın en iyi açık oyuncularına sahipken bu futbolu oturtmak, onun için pek zor olmasa gerek. Tabi sene sonunda yapacağı bir iki nokta atışı transfer de gerekmekte. Dediğimiz gibi iki farklı oyun sergileyebilen bu anlayış, çok yönlü savunma ve çok yönlü hücum oyuncularına, her şeyden önemlisi yüksek fizik güç ve kondisyona dayalı bir futbol fikri.
Bugün Ronaldo, Di Maria, Higuain, Kaka, Mesut, Alonso, Pepe, Ramos gibi temel taşlar yerine otursa da, bir sonraki sezon için gerekli bir iki transfer, Mourinho’nun kafasındaki anlayışı tamamen sahaya yansıtmasını sağlayacaktır. La liga şampiyonluğundan sonra Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğunuda 3. kez kaldıracaktır...
Bu tip futbolun en önemli avantajı ise, reaktif oyun ile pro-aktif oyun arasındaki gidiş gelişlerle rakip takıma göre şekil alabilmesidir. Dezavantajları arasında, yüksek oranda fiziksel güce ve kondisyona dayandığı için, sezon içerisinde çok iyi bir rotasyona ve sertlik dozajına sahip olmak gerekliliğidir. Mourinho ise bu konuda dünyanın en iyilerinden birisi olduğu için, fikir babası olduğu bu anlayış, onu en büyük “Winner” ikonlarından birisi haline getirmiştir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder